Sayfalar

hikaye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hikaye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Ağu 2014

SİVRİDEN SİNEK HİKAYESİ



Pazartesi yağan yağmurdan dolayı salı da dahil olmak üzere hava çok serinledi. 
Yani tam benlikti hava. 
Lakin sağolsun kızım gece 2-3 kere beni kaldırıyor malum sebepler. 
Ama birde sivrisinekler var. 
ALlahım tam serinledi biraz rahat uyurum dedim bu sefer sivriler rahat bırakmıyor. 
Doğal olarak sprey yada ona benzer şeyler kullanamıyorum daha doğrusu bunların hepsi zehir kullanmak istemiyorum.

23 Ara 2013

#blogfırtınası 22



Eski Mısırda küçük bir kızken babam Ramses ile zaman geçirmeyi çok severdim.
Ama onun hep işleri vardı.
Devlet işleri , hiç bitmezdi.
Sonra seyehatları yada işgal etmesi gereken yerler vardı.
O kadar çok sıkılıyordum ki.
Derslerimiz bittikten sonra bize el işi öğretirlerdi.
Hiç sevmez çok sıkılırdım.
Ben sarayın dışına çıkıp dolaşmak isterdim.
Ama kimse buna izin vermezdi.
Bir süre sonra izin istemeyi bıraktım ve gizlice saraydan çıkmanın yolunu buldum..
Etrafta sessizce dolaşırdım , benim gibi küçük çelimsiz bir kıza kimse dikkat etmiyordu.
Her gün daha çok yer keşfediyor ve saraydan daha uzağa gidiyordum...
Bir gün bir mahalleye girdim.
Bir çok çocuk vardı. Ağlıyorlardı.
"Açız" diyorlardı.
Bir insan nasıl aç olabilir anlayamadım.
Yani ben hiç acıktığım için ağlamıyordum.
Bir sonraki çıkışımda yanımda bir şeyler götürdüm ve çocukların götürdüğüm şeyleri nasıl yediklerini görünce şaşırdım.
Onlarla daha çok zaman geçirmeye başladım .
Onları gördükçe yemek yemek içimden gelmiyordu.
Bir gün mutfağa gittiğimde yemekleri çöpe atıyorlardı.
O zaman neden insanların aç olduğunu anladım.
Ve kalan hayatımı açları doyurmak için harcadım...
 
 

19 Ara 2013

#blogfırtınası 19

Biliyorum ki çok ihmal ettim.
Hatta biz nasıl yapalım vaktimiz yok diyen arkadaşlar lafım size.
Nasıl yapıyorsunuz ama :)
Hiç aksatmadan hemde tebrikler.
Bende işin neresinden başlasam kardır diyerek hemen başlıyorum...
 
Gün 19. Çocukken ki halinizi hikayenizdeki bir karakter olarak anlatın.
 
Nir varmış bir yokmuş diye başlarmış masallar ve bu masalların birinde küçük bir kız yaşarmış..
Evet o bir kızmış ama hiç sevmezmiş öyle  çok bebeklerle oynamayı yada evcilik oynamayı.
Aklı fikri dışarda oğlanlarla oynamak yada ağaçlara tırmanmakmış.
Kendi halinde yeri gelince çok konuşan ve asla haksızlığa dayanamayan biriymiş .
O yüzden değilmiydi ki adı çıkmıştı dokuza inmiyordu sekize :)
Ne olsa hemen ondan bilinirdi  çok içerlerdi bu duruma .
Göstermese de çok hassas bir çocukmuş.
Günlerden bir gün gece vakti herkes uyurken bir hırsız teker teker bütün evlere girmiş ve evin en büyük çocuklarını almış ve gitmiş.
Sabah kızımız uyanıp ablasını yanında görmeyince şok olmuş.
Nereye baksa bulamamış.
Bu sırada yavaş yavaş herkes uyanmaya başlamış ve her evden feryatlar yükselmeye başlamış.
Kimse ne olduğunu bilmiyormuş.
Kim onların çocuklarını almak isterdi ki.
Hiç biri çok zenginde değildi...
Ablası ona çok kıymetliydi o onun küçük annesiydi.
Bizim kızımız hemen pes edermi ...
HAYIR.
Hemen biraz eşyasını biraz da yiyecek almış ve düşmüş yola.
Onları bulacaktı koymuştu kafasına...
Ormana doğru yol almış.
Daha önce ormanda dolaşırken bir kaç mağara keşfetmişti.
Hatta birilerinde eşyalar vardı.
Önce oraya gitmeliydi.
Mağaraya vardığında içerden ışık ve sesler geliyordu.
Ablası ve diğerleri bağlanmışlardı. Hepsi korku içindeydi ve ağlıyorlardı.
Allahım birden ne görsün kızımız.
Bu bir cadıydı. Ve bir ateşin önünde durup kendi kendine şarkı söylüyordu.
Usulca içeri girdi daha yakına cadının ne yaptığına bakmak istiyordu.
Patates soyuyor ve ateşin üzerindeki kazana atıyordu.
Sanırım ablasını ve diğerlerini pişirecekti cadı.
Bizim kız hemen orada plan yaptı.
Ablasına sessi olmaları için işaret etti.
Cadının arkasından usulca yanaştı ve onu hiç beklemediği bir anda kazanın içine itti.
Cadı ne olduğunu anlayamadı ve kazana düştü.
Kızımız hemen kapağını kapattı ve ablasını çözmeye gitti.
O sırada cadı bağırıyordu. Hepsi çözülünce bizim kızımızı kucakladılar ve oradan kaçıp evlerine geri döndüler.
O günden sonra bizim kızımız kahraman olmuştu...
 
Benim hikayemde bu şekilde.
Biraz uzun oldu ama :)))

7 Ara 2013

#blogfırtınası7

Gün 7. En sevdiğiniz mevsimi yazınızda okuyuculara da yaşatın.
 
 
Sonbaharı çocukluğumdan beri çok severim.
Çok sıcak bir memlekette büyümediğim için mi yoksa bende sonbahar kadar sakin ama bir o kadar fırtınalı olduğum için mi bilmiyorum.
Belki de o hüznü seviyorum.
Tıpkı yukardaki ağaca tutunmaya çalışan sarmaşık gibi. Neredeyse kurumuş dökülmek üzere ama  ayrılmak istemiyor, ayrılmak zorunda bunu biliyor ve bunun hüznünü yaşıyor..

 
Sonbahar bazen hayatta tek başına aldığımız yol yada yüklendiğimiz yük gibi ıssız ve sakin.
Ama sonbaharın adı gibi aslında bir son olmadığını da çok iyi biliyoruz.
O yol çok ıssız görünse de bize sürpriz yapabilir. Tıpkı hayat gibi...

 
Belki saklı bir geçit gibi ansızın karşınıza çıkan bir kurtarıcı gibidir.
Ben hep huzur hissederim bu mevsimde.


 
Ayaklarımın altında ezilen yapraklar misali sıkıntılarımı , kederlerimi ve bütün dertlerimi üstümden atıp ayaklarımın altında çiğnerim.
Artık sizi takmıyorum sıkıntılar. Kendinize başkalarını bulun...

 
Bazen en olmayacak yerde tıpkı bu ağaç gibi kökünden sökülüp çıkartılmış gibi hissederiz.
Sonbaharın kendine göre bir hırçınlığı vardır.
Sanki isyan edermişçesine fırtınalar kopar.
Şayet kendimize güvenmezsek tıpkı bu ağaç gibi sökülürüz yerimizden ama şayet çok sağlamsa köklerimiz işte o zaman kimse yıkamaz bizi ayakta dimdik durmaya devam ederiz.
Yıkılmamızı isteyenlere inat olarak...

 
Ve o sonu olmadığını düşündüğümüz yolda aslında hep bir umut vardır belki ne bizim ne bir başkasının farkında olmadığı.
Zaten SONBAHARIN büyüsü de bu değilmi.
Beklenmeyeni beklememizi sağlar....
 

6 Ara 2013

#blogfırtınası6

Gün 6. “Mutfakta penceremin önünde duruyorum…” Başlangıç cümlesi bu, gerisi serbest.
 
 
 

5 Ara 2013

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...