İlk Sunay Akın kitabım.
O kadar severim ki kendisini dinlemeyi. Sevmeyen yoktur diye tahmin ediyorum. Sizi alır hikayenin içine sokar ve o anı yaşatır.
Kitabı okurken zaman zaman sanki Sunay Akın anlatıyor gibiydi.
Çoğu yerden çok etkilendim. Biz insanoğlu nasıl yaratıklarız. Hep aynı şeyler yapıldı.
Mayalar, Kızılderililer, Siyahiler ve daha pek çok ırk.
Soylarını tüketme noktasına geldiler. Topraklarından def ederek, onların olan toprakları sahiplendiniz. Kısaca dağdan gelip, bağdakini kovdunuz.
Medeniyet mi bu dediğiniz. Aman ben almayayım.
Pek çok kaşifi " iyi insan, cesur insan" olarak tanırken aslında ne kadar yanılmış olduğumu anladım.
Çoluk, çocuk, kadın, erkek, demeden hatta hamile kadınların bebeklerini anne karnından yararak çıkartarak öldürmek. Allahım nasıl bir nefret, nasıl bir vahşet bu. Hayvanlar yapmıyor bunu.
Yıllarca kovboy filmlerinde uyutulduk, kötü kızılderililer, muhteşem kovboylar diye.
Yalan.... Ay sinirlerim bozuldu, kusura bakmayın.
Kız Kulesindeki Kızılderili
Sunay Akın
Türkiye İş Bankası
192 sayfa
Cervantes, Kızılderililerin kimlerle savaşmak zorunda kaldığını soykırımın yapılmakta olduğu yıllarda susmamakta kararlı olan Sançho'nun ağzından açıkça yazar: "Babamız, Amerika'nın alçakların barınağı, fahişelerin sığınağı olduğunu söylemedi mi?"Don Kişot sinirlenir: "Kes sesini dedim."
Ve Cervantes, Sançho'yu konuşturmaya devam eder: "Hint Adaları'na doğru yola çıkan herkes vicdanını rıhtımda bırakır."