İyi akşamlar...
Yine biten bir kitap :)
Ne çabuk okuyorsun demeyin bu seferki çok kısaydı.
150 sayfa...
Kitap bana KİTAP OKUMAK İSTERMİSİN? den geldi .
Burada daha önce bahsetmiştim.
Hatta 2 kitap geldi çabuk okuyup hemen gönderdiğim için :)
Diğer kitabı da okuyup en kısa zamanda size tanıtacağım ....
Öncelikle şunu belirteyim ben kişisel gelişim kitaplarını hiç ama hiç sevmem :)
Gerçekten. Bana göre orada yazanların hepsini zaten biliyorum .
Bildiğim şeye neden para vereyim :)
Ama bu kitap çok başka hatta bambaşka...Ahmet Şerif İzgören adını duymuşluğum var.
Ama hani yerli yazarlara karşı ön yargım vardı ya sanırım o yüzden kimdir diye hiç merak etmedim :(
Haydi artık kitabı anlatmaya başlayalım çünkü çok ama çok uzun sürecek :)
Kitap 150 sayfa.
Elma Yayınevinden çıkmış.
Dünyada ilk kez Kitap İade Garantisi veren bir kitap.
Yanlış duymadınız öyle.
ARKA KAPAK
Etrafa gram katkınız olsun.
Ahmet Şerif İzgören, bu kitabı diğer kitaplardan farklı olarak okuru toplumsal gelişime davet ediyor. Girişimcilik, iş kalitesi, dürüstlük, yurt sevgisi ve hoşgörü değerlerini vurgularken topluma nasıl daha yararlı olabileceğimizi yaşanmış hikayeler eşliğinde okura sunarız.
BENİM GÖRÜŞÜM:
Bu kitap gerçekten de bildiğiniz, alıştığınız kişisel gelişim kitaplarından çok ama çok farklı :)
İçinde anlatılan yaşanmış hikayeler o kadar duygu yüklü ki çoğu hikaye de sulu gözlülük yaptım :(
Size çok ama çok beğendiğim hikayelerden 1-2 tanesini yazacağım.
Ama mutlaka alıp okuyun derim.
Çünkü bu kitabı alıp başucu kitabım yapma niyetindeyim...
Sevgi kültürümüz iyidir, ama zamanla iş, sevmekle aşırı korumayı karıştırmaya gelmiş.
Dikkat edin yabancı çocuklara, oteldeki beş-altı yaşındaki Alman çocuk alır yemeği hapur hupur üstüne döke döke yer.
Bizim on yaşındaki Türk çocuğun yemeğini babası alır, anası yedirir, teyzesi de ağzını siler. Çocuk otuz beş yaşına gelir, hala ana, baba, teyze çocuğun peşinde yemek yedireceğiz diye koştururlar. Bu nasıl bir korumacılık, kollamacılıktır. Kendi hayatını yaşayamayan insanlar hayatını yaşar.
Anadolu'nun bir köyüne ilk meyve ağacı 1960'larda dikilmiş, köy yüzlerce yıllık ama kimse uğraşıp didinip de bir meyve ağacı dikmemiş.
Köyün adı Sivrialan, Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı.
Ağacı dikense Aşık Veysel !
Binlerce adam yaşamış, göçmüş o köyden.
İlk meyve ağacını dikenin gözleri görmüyor.
Sizce kimin gözleri görmüyor?
1943 yılında tayini Ürgüpe çıkan kütüphaneci Mustafa'nın hikayesini mi okumak istersiniz yoksa Antalya'da görev yapan Akif başkomiserin şiddete eğilimli çocuklar için başlattığı Polikart uygulamasını mı yazayım.
O kadar çok yaşanmış hikaye var ki.
Lütfen bir yerden edinin ve okuyun derim .
İnanın sizde benim gibi sonrasında başucu kitabınız yapacaksınız.
Şimdi hemen not ediyorum hatta sipariş edilecekler listesine ekliyorum Gülaycığım..
YanıtlaSilAynı tamamen aynı.. Ben de genelde ve hatta hep yabancı yazar okuyorum hatta tarzım da hep aynı. Ama öyle anlatmışsın ki hele Aşık Veysel hikayesine bayıldım..
Kişisel gelişim kitaplarını hiç okumam çünkü ben de orda yazanların hepsini biliyorum hatta kişisel geliştim ben zaten..:))
Ama bu çok farklı hakikaten..
Çok çok teşekkür ediyorum cidden çok merak ettim. Dediğin siteyi de biliyorum çok da iyi ordan mı sipariş versem acaba..
Merak etmene çok sevindim amacım zaten merak uyandırmaktı :)
SilDimi ama kişisil gelişim de nedir ?
En kısa zamanda okuyup , beğenip yorumlanaı bekliyorum canım :)
Çok çok öpüyorum...
bende not aldım ilgimi çekti ve merak ettim.kitapçıma sipariş vereceğim.teşekkürler gülayım.keyifli okumalar...
YanıtlaSilÇok keyif aarak okuyacağına eminim canım :)
SilSanada keyifli okumalar :)